17 Şubat 2012 Cuma

Yalakalık sanatı

                       Yalakalık. Ne kadar da kulağa hoş gelmeyen , çirkin , tüyleri diken diken eden nahoş bir kelime değil mi ? Bana kalırsa insanlık tarihinin en büyük yaralarından biri , insanlığı dibe çekmeye çalışan bir nevi sanat biçimidir. Sadece sanat biçimi olmakla kalmayıp artık bir yaşam stili , meslek , inanış olmuştur hayatlarında bazılarının . Bu bahsettiğim 'bazıları' nın karakterlerinin derinin de korku , savaşmaktan kaçma duygusu ve birazda köylü kurnazlığı yatmaktadır . Bu insanlar ezilmiş , kendi kendi kendilerine saygılarını kaybetmiş kişilerdir . Bunların yalakalık katsayıları arttıkça menfaat beklentileride aynı orantıda artar . Korkulası kişilerdir çünkü menfaatlerinin önüne geçenleri çabuk harcayabilirler , siz farkında olmadan size hertürlü oyunu yapabilirler . (kişilerdir dedim ama lafın gelişi çünkü insan olduklarına inanmıyorum.)
                      Yalakalık eylemi tek taraflı olmaz bilindiği üzre . Eylemi yapan ve bu eylemden etkilenen olarak 2 cephede işlev alır. Eylemden etkilenen yani yalakalık yapılan kişi de iğrenilesi kurnazın tekidir . Yalakayı kullanmasını çok iyi bilir ve kullanır . Yalaka , kendisene çıkar sağlayacağını düşündüğü bu kişiye saygı ve hayranlık gösterir. Yalakalık , yakalalık yapılan kişi karşısında isteğe göre şaklabanlığa bile dönebilir .

                     Ben 21 yıllık pek de uzun olmayan yaşantım da bir çok karakter bozukluğundan nefret ettim ama hiç birinden yalakalık kadar iğrenmedim , diğer karakter sorunlarının hiç yoksada bir duruşları var fakat yalaka insanlar(sözde insanlar) gözümde hep jöle kıvamında olmuştur. Çevremde gözlemlediğim yalaka et kemik kütlesi yalakalık yaparak bir yere gelebileceklerini sanmaktadır fakat 2 adım ileriye bile gidemeyeceklerini bilmiyorlar. Yazık onlara . Onur ve gurur ,onların bilmedikleri bu 2 kelime onları kendi yalakalıklarında boğacaktır !  
                 Bu hayatta yalakalık yapmadığım için kaybedeceksem , ZAFERlerin en büyüğünü almışım demektir !!!

15 Şubat 2012 Çarşamba

İç sesim , cancağazım .

               20. denememden sonra lanet giriş cümlesine başlamak istiyorum çünkü git gide daha sıkıcı bir hal almaya başlıyor bu blog yazma işi .
              Merhabalar ben Egemen , 21 yaşındayım ve şu aralar adını anmak istemediğim bi üniversitede 1.sınıf öğrencisiyim . Asıl maksadım yazdıklarımla bütün dünyayı  (en azından şuan sadece türkçesi olanları ) kendime hayran bırakarak peşimden sürüklemek , bu insanlara ilah olmak , bağımlım yapmak , beyinlerine girip hükmetmek ve böylece bütün dünyayı yavaşça avucuma alarak dünyanın en büyük gücü olmak ... Yok daha neler.. Ne işim olur dünyaya hükmedip onu değiştirmekle . Evet dünyayı değiştirmek istiyorum bu doğru ama onun için başka planlarım var ;) neyse .
             Yıllardır iç sesimle aramızda su sızmayan , samimi , yekpare bir ilişki var . Onu çok seviyorum ve söylediğine göre oda beni çok seviyomuş . Biz muhteşem bi ikiliyiz . Espriler olsun , dertleşmeler ağlaşmalar olsun , makaralar ve arada sıra ciddi konuşmalar olsun , ne bileyim sır vermeler olsun iyiyiz yani , iyi anlaşıyoruz . Hele bu son günlerde bana baya bi destek verdi kendisi sağolsun .
             İç sesim bana ' deli misin ' ? dedi . Ona neden böyle düşündüğünü sorduğumda ise ' burada kimse yok bunları kime anlatıyosun ooğlumm ' cevabını aldım ve ona hak verdim . Ben bunları kime anltıyorum yaa ??